sıfat, bir ismi tanımlayarak değiştiren bir kelimedir. Bu kelimeler renkler, boyutlar, milliyetler, ruh halleri ve daha fazlası gibi açıklamalardır.
Etre content: mutlu olmak
Elle est contente
Il est content
O mutlu
Elles sont contentes
Ils sont contents*
Onlar mutlu
(*Ils, hem erkek hem de kadın bir toluluktan bahsediyor olabilir)
Ce
garçon est beau
Bu
çocuk yakışıklı
Cette
femme est belle
Bu
kadın güzel
Ces
garçons sont beaux
O
çocuklar yakışıklı
Ces
femmes sont belles
O
kadınlar güzel.
Je porte des chaussures bleues, blanches,
et noirs.
Mavi, beyaz ve
siyah ayakkabılar
giyiyorum.
Mon ami est intéressant, intelligent, et généreux.
Arkadaşım ilginç, zeki
ve cömerttir.
Ma soeur est ennuyeuse, paresseuse, et bête.
Kız kardeşim sıkıcı, tembel ve aptal.
Çok Kullanılan Bazı Sıfatlar
grand |
grande |
uzun / büyük |
gros |
grosse |
büyük / şişman |
petit |
petite |
küçük |
beau |
belle |
güzel / yakışıklı |
bon |
bonne |
iyi |
mauvais |
mauvaise |
kötü |
chaud |
chaude |
sıcak |
froid |
froide |
soğuk |
gentil |
gentille |
nazik, hoş |
nouveau |
nouvelle |
yeni |
sympa |
chère |
hoş |
cher |
|
pahalı / sevgili |
difficile |
|
zor |
facile |
|
kolay, basit |
joli |
jolie |
güzel, hoş |
heureux |
heureuse |
mutlu |
content |
contente |
mutlu |
long |
longue |
uzun |
court |
courte |
kısa |
jeune |
|
genç |
vieux |
vieille |
yaşlı, eski |
compliqué |
compliquée |
karmaşık |
intelligent |
intelligente |
zeki |
bête |
|
aptal |
énervé |
énervée |
kızgın, sinirli |
dangereux |
dangereuse |
tehlikeli |
Genel olarak, sıfat isimden sonra gelirse anlamı nesnel veya değişmezdir. Sıfat isimden önce geliyorsa anlam daha öznel veya mecazidir.
Fransızcada sıfatlar genelde tanımladıkları addan sonra gelirler. Renk, şekil, milliyet tanımlayan sıfatlar addan sonra yer alır.
Genel olarak, kısa, tanımlayıcı sıfatlar isimden önce gelirken, daha uzun sıfatlar genellikle isimden sonra gelir. Bir rengi, şekli veya milliyeti anlatan sıfatlar dışında her zaman sonra gelirler.
Renkler (addan sonra)
un sac vert yeşil çanta
une maison bleue mavi ev
la balle rouge kırmızı top
un chapeau jaune sarı şapka
le parapluie noir siyah şemsiye
J’aime les chats noirs. Siyah kedileri severim.
Şekil- Sınıf (addan sonra) (tür, dikdörtgen, yuvarlak, dairesel, kare...)
la boîte ronde yuvarlak kutu
la table carrée kare masa
un insecte amphibien amfibi böcek
le câble électrique elektrik kablosu
un animal sauvage contre un animal apprivoisé
evcil hayvana karşı vahşi hayvan
Özel isimden türetilen sıfatlar (İnsan, Ülke, Şehir, Din….)
un sonnet shakespearien Şekspir sonesi
une chanteuse russea Rus şarkıcı
un pays musulmana Müsliman ülke
le brouillard londonienthe Londra sisi
un chapeau texana Texas şapkası
Tamamlayıcı tarafından takip edilen sıfatlar (à (-e), de (-nın), pour (için), comme (gibi)...)
un exercice facile à faire yapması kolay egzersiz
une fille jolie comme un
cœur kalp gibi hoş
bir kız
une barrière haute de deux mètres 2-metre
yüksek çit
Fazla heceli zamirlerle tamlanan ve sıfatlar (à (-e), de (-nın), pour (için), comme (gibi)...)
une rumeur complètement fausse tamamen asılsız bir söylenti
une fille vraiment
gentille gerçekten
güzel bir kız
un paysage incroyablement beau inanılmaz güzel bir manzara
Une
assiette ronde
Yuvarlak bir tabak.
Un
enfant français
Fransız çocuk.
Un mur blanc
Beyaz duvar
Une porte blanche
Beyaz kapı
Un
ordinateur neuf
a new computer
Une
télévision neuve
Yeni bir televizyon
La chaussure
rose
Pembe ayakkabı
Les
chaussures roses
Pembe ayakkabılar
Les tables basses
Alçak masalar (sehpa)
Les chaises hautes
Yüksek sandalyeler (bebek sandalyeleri, bar taburesi)
Un livre interessant
İlginç kitap
Une chambre orange
Turuncu yatakodası
Des stylos noirs
Siyah kalemler
Un
chat blanc intelligent
Beyaz zeki
kedi
(intelligent: 4 hece)
C’est un
film intéressant.
İlginç
bir film.
Nous avons
mangé une salade délicieuse.
Nefis bir salata yedik.
La fille américaine porte
un chapeau rouge.
Amerikalı kız kırmızı şapka takıyor.
La semaine prochaine nous
allons au restaurant italien.
Gelecek hafta İtalyan restoranına gidiyoruz.
Michel est un homme intelligent.
Michael zeki bir adam.
Où est la voiture rouge?
Kırmızı araba nerede?
Le français est une classe facile.
Fransıca kolay bir ders.
J’ai une amie heureuse, intelligente,
et amusante.
Mutlu, zeki
ve eğlenceki bir arkadaşım var.
Kısa ve genel sıfatlar addan önce gelirler
bon |
bonne |
iyi |
mauvais |
mauvaise |
kötü |
beau |
belle |
güzel |
joli |
jolie |
hoş |
vilain |
vilaine |
kaba, kötü |
jeune |
|
genç |
vieux |
vieille |
yaşlı, eski |
grand |
grande |
büyük, uzun |
petit |
petite |
küçük, kısa |
gros |
grosse |
büyük, şişman |
faux |
fausse |
sahte, yanlış, uydurma |
bref |
brève |
kısa |
long |
longue |
uzun |
haut |
haute |
yüksek |
vaste |
|
geniş |
nouveau |
nouvelle |
yeni |
Addan önce gelen sıfatlar:
Güzellik |
beau/belle joli |
Yaş
|
vieux jeune nouveau |
Sayı
|
premier – birinci deuxième – ikinci troisième – üçüncü |
Azamet |
bon/bonne – mauvais/e – meilleur – en iyi pire – en kötü |
Büyüklük |
grand/grande petit gros |
(BANGS: beauty, age, numbers, greatness, size.)
un petit garçon
küçük bir erkek çocuk
une petite fille
küçük bir kız çocuk
un très joli manteau
çok güzel bir
ceket
Un grand lac
Büyük göl
Deux grands lacs
Iki büyük göl
la belle fille
güzel
kız
le petit chien
küçük
kopek
la grande maison
büyük
ev
la nouvelle voiture
yeni
araba
Une gros araignée
Büyük
bir örümcek
Des joli fleurs
Güzel
çiçekler
une bonne idée
iyi fikir
un vieux pull
eski
kazak
le long chemin
uzun
yol
une brève reunion
kısa
toplantı
un joli chapeau
hoş
şapka
une mauvaise blague
kötü
şaka
Je prends plusieurs cours.
Birkaç
kurs alıyorum.
Il y a divers ordinateurs
dans le labo.
Laboratuarda çeşitli bilgisayarlar var.
Le professeur a trente étudiants.
Öğretmenin otuz öğrencisi var.
Le premier minister
Başbakan
La
vieille dame marche
dans
la petite rue avec son gros chien.
Yaşlı kadın,
büyük köpeğiyle küçük sokakta yürüyor.
Une
jeune fille joue
avec son nouveau ballon et sa jolie poupée.
Genç
bir kız yeni
topu
ve sevimli bebeğiyle oynuyor.
un gros éléphant comme un camion
kamyon gibi büyük bir fil
une fillette belle comme une fleur
bir çiçek kadar güzel bir kız
Bununla birlikte sıfatların yerleştirilmesiyle ilgili yukarıdaki açıklamanın epeyce istisnası vardır. Özellikle kişilik veya fiziksel özelliklerle ilgili yargılarda:
Un animal moche Çirkin hayvan
Une personne douée Yetenekli kişi
Une idée nulle Aptalca bir fikir.
Bazı sıfatlar addan once ve sonra gelmeleriyle farklı anlanlar alırlar:
sıfat |
addan once öznel-mecaz |
addan sonra nesnel-gerçek anlam |
ancien |
önceki |
eski |
|
mon ancienne maison eski evim
une ancienne maison
notre ancien appartement
|
une maison ancienne eski bir ev
notre appartement ancien |
brave |
saygın |
cesur |
|
un brave homme saygın bir adam |
un homme brave cesur bir adam |
certain |
kesin (belirli) |
kesin |
|
un certain âge belli bir yaş eski zamanlar
certains progrès
|
j’en suis certain eminim
des progrès certains
|
cher |
dear |
expensive |
|
un cher livre
cher ami sevgili arkadaş
|
un livre cher pahalı bir kitap |
chic |
dost canlısı, cömert |
şık |
|
un chic type |
un type chic
son chapeau a du chic onun şapkası şık.
|
curieux |
ilginç |
ilgili |
|
un curieux homme
une curieuse histoire ilginç bir hikaye
|
un homme curieux meraklı bir adam |
dernier |
last (of all) |
last (most recent) |
|
la dernière semaine geçen haftalar
le dernier mois
|
la semaine dernière geçen hafta
le mois dernier
|
doux |
tatlı, pürüzsüz, hoş |
Yumuşak, |
|
une douce voix
|
le tissu doux
|
drôle |
garip, tuhaf |
eğlenceli, komik |
|
une drôle d’histoire garip hikaye
un drôle de type
|
une histoire drôle komik hikaye
un type drôle
|
faible |
zayıf |
zayıf, güçsüz |
|
un faible espoir zayıf
bir umut |
un cœur faible |
fameux |
harika, birinci sınıf |
ünlü |
|
un fameux trajet
|
un homme fameux
|
franc |
kalpten, içten |
temiz |
|
un franc rire
|
une cassure franche |
grand |
iyi mükemmel |
tall |
(sadece “homme” ile) |
un grand homme
harika bir adam
|
un homme grand
uzun bir adam |
gros |
büyük |
şişman |
|
un gros travail
|
un homme gros |
jeune |
genç |
genç, diri, gençlik |
|
un jeune chien |
un visage jeune |
maigre |
zayıf |
sıska |
|
une maigre consolation
|
un animal maigre |
méchant |
kötü, tatsız |
yaramaz |
|
une méchante affaire
|
un enfant méchant |
même |
aynı |
aynı gün, o gün |
|
le même jour |
le jour même
|
modeste |
alt düzey, sıradan |
mütevazi, küçük |
|
un modeste employé |
un cadeau modeste
|
noble |
asil, değerli |
asil, saygın |
|
nobles sentiments
|
une famille noble |
nouveau |
|
|
|
un nouveau vin
|
un vin nouveau |
pauvre |
zavallı |
fakir |
|
le pauvre homme zavallı adam
un pauvre sourire
|
un homme pauvre fakir bir adam
un pays pauvre |
plat |
|
|
|
plates excuses |
un écran plat |
premier |
|
|
|
le premier objectif
|
l’objectif premier |
prochain |
sonraki |
yakın |
|
la prochaine fois
|
l’avenir prochain |
propre |
|
|
|
son propre appartement
ma propre chambre benim kendi odam
Il a son propre sac Onun kendi çantası var
|
son appartement propre
ma chambre propre benim temiz odam
Un sac proper Temiz çanta |
pur |
basit, yalnızca |
temiz |
|
une pure formalite sıradan bir formalite
la pure vérité
|
l’air pur temiz hava
l’eau pure temiz su
|
rare |
olağanüstü, benzersiz |
nadir |
|
une rare énergie |
une plante rare
|
rude |
zorlu, dişli |
kaba |
|
un rude adversaire
|
un homme rude |
sacré |
çok, harika |
kutsal |
|
un sacré livre harika bir kitap
un sacré menteur
|
un livre sacré kutsal kitap
un édifice sacré
|
sale |
iğrenç |
kirli |
|
une sale histoire iğrenç bir hikaye
une sale ville
|
une chambre sale kirli oda
une ville sale
|
seul |
sadece, tek |
yalnız |
|
la seule fois tek zaman
J’ai un seul bébé tek bebeğim var
le seul homme
|
il est seul o yalnız
Le bébé est seul Yalnız bebek
un homme seul
|
simple |
sadece, basit |
mütevazi, sıradan, basit |
|
une simple chaise sadece bir sandalye
une simple femme
|
des gens simples basit insanlar
un poème simple basit bir şiir
une femme simple basit, mütevazi bir kadın
|
triste |
|
|
|
une triste affaire |
un sourire triste
|
unique |
|
|
|
une unique fille |
une fille unique
|
véritable |
|
|
|
un véritable ami
|
un nom véritable |
vert |
|
|
|
la verte jeunesse
|
énergie verte |
vilaine |
kötü |
kötü, hain, çirkin |
|
une vilaine plaie
|
une pensée vilaine |
vrai |
gerçek |
doğru |
|
C’est un vrai probleme Gerçek bir sorun
un vrai ami
une histoire vraie |
C’est une histoire vraie Bu doğru bir hikaye |
Mon cher grand-père porte une montre chère
Sevgili büyükbabam pahalı bir saat takar
Son atelier se trouve dans une ancienne usine.
Onun atölyesi eski bir fabrika (eskiden bir fabrikaymış)
Son atelier se trouve dans une usine ancienne.
Onun atölyesi eski bir fabrika (hala fabrika ama eski)
C’est ma très chère amie.
O benim çok sevgili arkadaşım
Ce sont des baskets très chers.
Onlar çok pahalı spor ayakkabıları.
C’est un curieux chat.
O garip bir kedi.
C’est un chat curieux.
O meraklı bir kedi.
C’est un sacré boulot.
Bu çok etkileyici bir iş
C’est un objet sacré.
O kutsal bir eşya.
C’est une vraie histoire !
Bu gerçek bir hikaye!
C’est une histoire vraie.
Bu doğru bir hikaye.
* Hafta, ay ve yıl gibi zaman ifadeleri dışında dernier (son) ve prochain (sonraki) daima isimden öncedir.
J’ai vu le dernier match. C’était la semaine dernière.
Son maçı izledim. Geçen haftaydı.
Février dernier nous sommes allés au dernier spectacle d’Elton John.
Geçen Cuma Elton John’un son konserine gittik.
Övgü ve hayranlık bildiren sıfatlar,
cümlede isimden önce veya sonra gelseler de aynı anlamı taşırlar: excellent (mükemmel),
incroyable (inanılmaz),
formidable (heybetli),
fantastique (fantastik),
remarquable (dikkat çekicidir).
Une histoire
incroyable
Une incroyable histoire
İnanılmaz bir hikaye
Sonra iki sıfat kullanıldğında “et” ve ile ayrılmalıdır. Aksi takdirde cümlenin anlamı değişebilir.
Le bol rond et bleu
Yuvarlak ve mavi kase
Le bol rond bleu
mavi yuvarlak kase (mavi renk vurgulanır)
Un pantalon noir evasé
kloş siyah pantolon
Des devoirs ennuyants, difficiles et fatigants
Sıkıcı, zor ve yorucu ödevler
Un professeur sympa, amiable et drôle
İyi, arkadaş canlısı ve komik öğretmen
BİRLEŞİK SIFATLAR
aigre-doux |
tatlı-ekşi |
bleu clair |
açık mavi |
rouge foncé |
koyu kırmızı |
anglosakson |
Anglosakson |
nouveaux-nés |
yeni doğan bebekler |
l'avant-dernière |
sondan bir önceki/sondan ikinci |
ultraviyole |
ultraviyole |
infra-rouge – infra-red |
kızıl ötesi |
sud-américain |
güney Amerika |
bien-aimé |
sevgili |
KISACA
· Kısa, çok kullanulan sıfatlar addan önce gelir (beau, bon, bref, grand, gros, faux, haut, jeune, joli, mauvais, meilleur, nouveau, petit, vieux).
la jolie fleur
· Bir bağlaçla bağlanan birden fazla sıfatlar addan sonra gelir (mais, donc, or, car, et, ou, ni … ni).
Elle avait un visage beau mais sévère.
Güzel ama sert bir yüzü vardı.
· Eğer bağlaç yoksa ismi sararlar
Elle portait une grande jupe bleue.
Büyük mavi bir etek giymişti.
· Bazı sıfatlar addan çnce ve sonra gelirler ve anlamları değiebilir.
un homme grand
un grand homme
Vous avez une voiture rouge?
Kırmızı arabanız var mı? (tekil- resmi)
Non, je n’ai pas de voiture rouge.
Hayır, kırmızı arabam yok.
Tu as un nouveau camarade de chambre?
Yeni bir oda arkadaşın var mı?
Oui, j’ai deux nouveaux camarades de chambre.
Evet, iki yeni oda
arkadaşım var.
Il y a une grande télévision dans le
salon?
Oturma odasında büyük bir televizyon var mı?
Oui, il y a une grande télévision dans
le salon.
Evet, oturma odasında büyük bir televizyon
var.
Vous avez un stylo bleu?
Mavi
kaleminiz var mı.
Oui, j’ai un stylo bleu.
Evet, mavi kalemim var.
Où est le jeune homme?
Genç adam nerede?
Le jeune homme est dans le bureau avec
le vieil homme.
Genç adam, yaşlı
adamla büroda.
une ancienne épouse
eski eş
une épouse ancienne
yaşlı eş
mon cher ami
sevgili arkadaşım
un tailleur cher
pahalı takım elbise
une jeune femme
blonde
genç
sarışın
kadın
un nouveau film
intéressant
ilginç
yeni
bir film
un homme mince et laid
zayıf
ve çirkin bir adam
une personne
intelligente et drôle
zeki
ve eğlenceli bir kişi
un chat
noir
siyah
kedi
deux sacs
iki
çanta
troisième jour
üçüncü
gün
triple mot
üçlü
kelime
Ces petits gâteaux sont délicieux.
Bu küçük kekler nefis
Ces petites friandises sont délicieuses.
Bu küçük şekerler nefis
Le jeune homme est parti.
Genç adam gitti.
Les jeunes femmes sont parties.
Genç kadınlar gitti
C’est une bonne idée.
İyi fikir
C’est un bon restaurant.
İyi bir restoran.
Mon copain est australien.
Erkek arkadaşın Avurturyalı
Ma copine est australienne.
Kız arkadaşım Avusturyalı.
Ça sent le vieux fromage.
Eski peynir gibi kokuyor.
Les vieilles maisons sont moins chères.
Eski evler daha az pahalı
J’adore ton nouveau manteau.
Yeni ceketini sevdim.
J’ai acheté un nouvel ordinateur.
Yeni bir bilgisayar aldım.
Non, il ne s’appelle pas Monsieur Magnifique. C’est un faux nom.
Hayır, onun adı Mr. Magnificent değil. O sahte bir ad.
C’est une fausse canne. Il y a une lame dedans.
Sahte bir baston. İçinde bir bıçak var.
Ils nous ont chanté une petite chanson douce.
Küçük hoş bir şarkı söylediler.
Ces sauces sont plutôt douces.
Bu soslar oldukça yumuşak.
Il aime son beau chapeau bleu tout neuf.
Yepyeni, güzel mavi şapkasını çok seviyor.
Cette petite fille est maligne, mignonne, et malicieuse.
Bu küçük kız akıllı, sevimli ve hınzır.
KAYNAKLAR
https://www.leaflanguages.org/french-grammar-adjective-placement/
https://www.clozemaster.com/blog/french-adjectives/
https://learnfrenchlanguageguide.com/learn-french-grammar/french-adjectives/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder