İÇERİK

7 Aralık 2014 Pazar

Olumsuzluk İfadeleri

ne…jamais
ne…plus
ne … aucun
ne…rien
ne…que
ne…personne
ne…ni…ni…
ne… pas du tout
ne…pas encore
ne… pas toujours
ne…guère
ne… pas non plus

 

Olumsuz cümlelerde “ne” fiilden önce “ikinci ifade” fiilden sonra gelir. Ancak “ne…ni…ni” ve “ne…que” bu yapıyı takip etmez. Çekimli filden sonra gelmek yerine “ni” ve “que” tanımladıkları kelimeden önce gelirler.

Fransızcada birçok olumsuzluk ifadesi zarftır. Sadece “rien” ve “personne” zamir olup cümlede özne veya nesne konumunda olabilirler. “ne” yine filden önce konur.

ne …. jamais asla

Je ne vais jamais à la piscine
Asla havuza gitmem. / Hiç havuza gitmem.
Il ne vaut jamais cette leçon
Bu dersi asla anlamazsın.
On ne voit jamais aucune perfection.
İnsan mükemmeli asla görmez
Je n'ai jamais blessé personne.
Birini hiç/asla incitmedim.
Je n'ai jamais rien volé.
Asla birşey çalmadım.
Il n'a jamais travaillé.
Hiç çalışmadı.
Je ne travaille jamais.
Asla çalışmam.
Il ne m'aide jamais.
Bana hiç yardım etmez
Je ne mange jamais de la viande
Asla et yemem.
- Tu travailles le samedi ?
- Non, jamais.
- Je travaille, mais jamais le dimanche.
Cumartesi çalışır mısın?
Hayır, asla.
Ben çalışırım. Ama pazarları asla.

ne… plus artık

 

Je ne suis plus dans la cuisine
Artık mutfakta değilim.
Nous ne partons plus en vaconces
Artık tatile çıkmıyoruz.
Ils ne parlent plus italien
Artık İtalyanca konuşmuyorlar.
Il ne veut plus venir avec nous
Artık bizimle gelmek istemiyorlar.
Tu ne comprends plus cette leçon.
Artık bu dersi anlamıyorsun
Je n'ai plus aucun argent.
Artık hiç param yok.
Je ne vois plus personne.
Artık kimseyi görmüyorum.
Tu n’as plus de chance!
Artık şansın yok!
Je ne fume plus
Artık sigara içmiyorum.

ne... aucun hiç, hiçbiri

Je n'ai aucun problème
Hiçbir problemim yok. 
Je n'ai aucune idée.
Hiçbir fikrim yok.
Je n'ai aucun ami.
Hiç arkadaşım yok.
Je ne vends aucun des livres. 
Bu kitapların hiçbirini satmıyorum.
Je ne veux acheter aucun des livres.
Bu kitapların hiçbirini satın almak istemiyorum.

ne... rien hiçbir şey

Je ne comprends rien !
Hiçbir şey anlamıyorum!
Elle ne fait rien de toute la journée
Bütün gün hiçbir şey yapmıyor
Elle n'a rien bu.
Bir şey içmedi.
Il n’y à rien de plus beau
Daha güzel bir şey yok.
Rien ne se passe.
Hiçbir şey olmaz
Ma maman ne m'achète rien quand on fait du shopping
Annem alışverişe gittiğinde bana bir şey almaz.

ne. . . que sadece

Je n’ai que cinq euros
Sadece 5 Euro’m var.
Vous ne mangez que des légumes ?
Sadece sebze mi yiyorsun?
Je n'ai qu'un livre
Sadece bir kitabım var
Il ne voit que les films étrangers
Sadece yabancı film izler.
Je n'ai lu que deux pages pour te faire plaisir.
Seni mutlu etmek için sadece iki sayfa okurum.
Je n'ai lu deux pages que pour te faire plaisir 
Sadece seni mutlu etmek için iki sayfa okurum.
Je n'ai pas que 3 livres  
Sadece 3 kitabım yok. 
Il n'était pas qu'en retard...
Sadece geç kalmadı… (daha fazlası da var)

ne... personne kimse, hiç kimse

Je ne connais personne 
Kimseyi bilmiyorum.
Nous n'avons vu personne
Hiç kimseyi görmedik.
Personne ne joue avec moi.
Kimse benimle oynamıyor.
Je ne veux personne dans ma chambre !      
Odamda hiç kimseyi istemiyorum!
Personne ne me connaît ici.
Burada kimse beni bilmez.

ne... ni… ni ne. . . ne de

Je ne regarde la télé ni le matin ni le soir 
Ne sabah ne de akşam televizyon izlerim.
Je ne mange ni les escargots ni les huîtres
Ne salyangoz ne de istiridye yerim.
Je ne veux ni dormir ni me reposer. 
Ne uyuyacağım ne de dinleneceğim.
je n'aime ni le lait ni le fromage
Ne süt ne de peynir severim.
Elle ne peut ni étudier ni travailler.  
Ne öğrenim görebilir ne de çalışabilir.
Vous ne mangez ni les bonbons ni les oranges
Ne şeker ne de portakal yiyorsun.
je ne veux ni café ni thé   
ne kahve ne de çay istiyorum.

ne… pas du tout hayır hiç

Je n’aime pas du tout manger la cuisine épicée
Baharatlı yemekleri yemeği hiç sevmem.
Je n'aime pas du tout courir.
Je n'aime pas courir du tout.
Koşmayı hiç sevmem.
Il n'a pas du tout changé. 
Hiç değişmedi.
Elle n'a pas du tout d'idées. 
Hiç fikri yok.
- Veux-tu aller au ciné ?
- Du tout. / Pas du tout.
Sinemaya gitmek ister misin?
(Hayır) (hiç) istemem
- Tu n'as pas d'argent ? 
- Du tout. / Pas du tout.
Paran yok mu?
(Hayır) (hiç) yok.
Il n'a rien fait du tout ce matin.
bu sabah hiç bir şey yapmadı.
Personne du tout n'était à la plage.
sahilde hiç kimse yok
Il n'y a plus du tout de café.
hiç kahve kalmadı
Elle est partie sans pleurer du tout.
hiç ağlamadan gitti.

ne… pas encore daha, henüz, hala

Je ne comprends pas encore le système politique français
Politik sistemi hala anlamadım
Je ne vais pas encore à l’école. 
Daha okula gitmiyorum.
Je n'ai pas encore mangé. 
Daha yemedim.
Il n'est pas encore arrivé. 
Henüz/daha/hala gelmedi.

ne… pas toujours hep/her zaman değil

Je n’ai pas toujours le temps de lire 
Her zaman okuamaya vaktim olmuyor.
Je ne mange pas toujours ici.
Hep burada yemem
Tu n’as pas toujours raison.
Her zaman doğru değilsin.
   
ne…guère hemen hemen hiç, nerdeyse hiç (pek)

Je ne joue guère au tennis
Neredeyse hiç tenis oynamam.
Je ne bois guère de café  
Hemen hemen hiç  kahve içmem
Il n'y a guère de monde. 
Orada neredeyse kimse yok.
Vous n’avez guère mangé. 
Hemen hemen hiç bir şey yemedin.

ne … pas non plus de değil

Elle n’aime pas non plus le voyage.
O da seyahat etmeyi sevmez.
Je n'aime pas non plus les oignons. 
Soğanı ben de sevmem.
Je n'aime pas le jazz non plus
Ben de caz sevmem
Il ne parle à personne non plus. 
O da kimseyle konuşmuyor.
- Tu ne la connais pas? 
- Je ne la connais pas non plus. 
Onu tanıyor musun?
Ben de tanımıyorum.
- J’nai pas vu ce film 
Bu filmi izlemedim.
Je ne l’ai pas vu non plus
Ben de izlemedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder